Dramafon Radyo Oyunu ve Ses Kültürü Derneği Tiyatrosu olarak uzun süredir üzerinde çalıştığımız bu projeyi sonunda tiyatro seyircisiyle buluşturuyoruz. Oyunumuzun adı “Yunus Bir Söz Söylemiş Hiçbir Söze Benzemez”. Adından da anlaşılacağı gibi bir Yunus Emre oyunu…
Peki, neden Yunus Emre? Bu sorunun birkaç yanıtı var. Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’ndeki öğrencilik
yıllarımızda değerli Hocamız Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın bir rejiye başlarken
sorulması gereken o iki soru üzerinde neden ısrarla durduğuna pek anlam
veremeyenlerdendim. Sorular şunlardı;
“ Metinde sevilen nedir?”
“Yapımda sevilen nedir?”
Her şey bu iki soruyla başlardı. Sonra bu soruları teknik ve
estetik onlarca soru takip ederdi.
Tiyatronun kuramı üzerine kafa yoran öğrenciler olarak bu “sevilen”
sözcüğüne pek anlam veremezdik. Ciddi bir iş olan tiyatroda “sevgi” gibi bir
duygunun yerini kavrayamazdık.
Aradan yıllar geçince bir tiyatro oyunu çalışmaya başlarken
insanın kendine sorması gereken bu ilk iki sorunun önemini anlıyorum. Çünkü bu
çok zor, çok yorucu ve hiçbir zaman harcanan emeğin karşılığının alınamadığı
bir iş... Bu yüzden de sevmeden
yapılacak bir şey değil.
Çocukluğu Eskişehir’de geçmiş biri olarak diyebilirim ki ben
hayata gözlerimi Yunus Emre şiirleriyle açtım. Çocukluğum onun şiirlerini
okuyarak geçti. Hatta şiir denilince o yıllarda aklıma Yunus gelirdi. ( Aslında
şimdi de öyle…) Okul yıllarında topluluk karşısında ilk okuduğum şiirler de
Yunus şiirleriydi. Şimdi aradan yıllar geçtikten ve birçok şairi tanıdıktan
sonra edebi anlamda Türkçenin ve şiirimizin miladının Yunus Emre olduğuna tüm
kalbimle inanıyorum. Hala onun dile getiriş, ifade ediş biçimindeki arılığa
duruluğa akıl sır erdiremiyorum.
Yunus Emre bizim için Shakespeare kadar, Goethe kadar kıymetli.
Fakat Yunus, kendi dillerinin en önemli örneklerini veren bu sanatçılardan çok
daha farklı bir yerde… Çünkü o şair olduğu kadar bir mutasavvıf ve gerçek bir
sevgi abidesi. Bütün kâinata ve varlıklara saf ve katışıksız bir sevgiyle
bakabilmek bir insanın ulaşabileceği en yüksek mertebelerden biri olmalı.
Ben Yunus Emre’yi, şiirlerini ve dünya görüşünü seviyorum.
Ben onun sayesinde kulağa bu kadar güzel gelen dilimi seviyorum. Bu dille bize
kusursuz bir biçimde tarif ettiği barışı, hümanizmi, dünyayı, kâinatı, insanı
ve Allah’ı seviyorum.
İşte oyunumuzun metni bu sevgi üzerine kuruludur. Yunus Emre
Divanı’ndaki şiirleri ve farklı kaynaklardan ulaştığımız menkıbeleri asıllarına
sadık kalarak aktarmaya gayret ettik.
Yapımda da yüzyıllar öncesinden gelen geleneksel hikâye anlatıcılığının
yani Meddahlığın yöntemlerini kullanmaya çalıştık. Bu yüzden hikâyemiz aynı
zamanda bir meddah hikâyesidir. Sizin
anlayacağınız biz Yunus’un hikâyesini anlatmak için yola çıktık. Zor ve meşakkatli bir yol bu. Oyunumuzun
finalinde de söylediğimiz gibi;
“Sürç-ü lisan edersek Yunus bizi affetsin…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder