Entarisi ala benziyor şeftalisi bala benziyor |
Bilenler
bilir; en sevdiğim türküdür bu. Hele Nevizade’de, Aslanım’da dostlarla
oturduğumuzda ( adlarını saymazsam kızabilirler; Süha Uner, Orçun Çıtır, Uğur
Arslanoğlu, Soner Ertop) biz bu türküyü beş sesten söyleriz. Kimi zaman çevreye
rahatsızlık versek de kadim dostumuz Saffet Bey ( Kendisi Aslanım’ın
patronudur,) idare eder bizi. Türküyü güzel söylediğimiz zamanlarda yan
masalardan iştirak edenler de olur çok sesli icramıza…
Entarisi Ala
Benziyor’un kaynak kişisi Veli Kanık’tır. Kaynak kişilik müessesesinin yüzlerce
mizah hikâyesine konu olabileceğini de bilenler bilir. Bu İstanbul türküsünün
sözlerini ciddi ciddi anlamaya gayret ettiğinizde işin içinden çıkamazsınız.
Entarisi ala benzeyen, şeftalisi bala benzeyen bir karakter var ortada… Ama bu
hikâyeyi anlatan kişinin yâri, kendisine
benziyor ve aynı zamanda imkânsız bir aşk var ortada. Çünkü söz konusu kişi(
kimse?) nişanlı… Hatta üstüne üstlük kaytan bıyıklı ve delikanlı… Hal böyle
olunca, “Şekerli misin vay vay, kaymaklı mısın vay vay!” Diyerek oynuyoruz ve
türkü sona eriyor…
İyi de
Veli Kanık kim? Orhan Veli Kanık’ın babası mı? Çünkü meşhur şiiri “Bir Garip
Orhan Veli” de, “Veli’nin oğluyum…” Der.
Hatta babası Veli’nin de bu şiirden rahatsız olduğu söylenir. Ama bir kardeşi
de var Orhan Veli’nin… Adnan Veli Kanık…
1916'da
İstanbul'da dünyaya gelmiş. Babaları Mehmet Veli… Galatasaray Lisesi'nden sonra
Hukuk Fakültesi'ne devam etmiş. Vatan Gazetesi'nde muhabirlik yapmış. Ankara
Cezaevi'nde hapis yatarken “Bir Hukukçu” isimli makaleleri yayınlamış.
Öyküler, radyo
oyunları, fıkralar ve şakalar kaleme alan Adnan Veli Kanık, özellikle, mizahi
öyküleriyle hatırlanır. 1952 yılında “Mahpushane Çeşmesi” isimli roman
yayınlar. Adnan Veli ayrıca, 1952 yılında abisi Orhan Veli İçin bir kitap
derlemiş. 6 Aralık 1972'de de ölmüş.
Ancak, Entarisi
Ala Benziyor türküsünün kaynak kişisi Adnan Veli Kanık değil. Onun ve Orhan
Veli’nin babası, Veli Kanık… Musika-i
Hümayun'da yetişmiş bir klarnet virtüozu…
Cumhuriyetin de pek çok müzik kurumunun temelinde emeği geçmiş bir müzik
adamı... Atatürk’ün tanıyıp sevdiği bir kişi olduğundan, kendisine radyo
müdürlüğü teklif edilmiş, mütevazı kişiliğiyle reddetmiş. 1953'te ölmüş.
Türkünün bir
de hikâyesi var. Devir Osmanlı devri… Reşadiye harp gemimizin kızaktan
indirilişi töreninde bulunmak üzere İngiltere’ye davet edilen Türk heyeti,
törende güç bir durumla karşılaşmış. İngiliz denizcileri kendi milli marşlarını
okuyunca bizimkiler ne yapacaklarını şaşırmış. Çünkü Osmanlı’nın bir Milli Marşı yok. Çarkçıbaşı
duruma el koymuş;
—“Entarisi ala benziyor"u
biliyor musunuz?
— Biliyoruz.
— Hep beraber:
- "Entarisi ala benziyooooooor
!
Sultan Reşat bana benziyooooooor!
Bu hikâye
Ethem Üngör’ün 1966’da yayınlanan “Türk Marşları” adlı kitabında anlatılıyor.
Eğlenceli ve trajikomik bir hikâye ama gerçekten yaşanmış mı ben bilemem. Reşadiye
zırhlısı, Osmanlı donanması için İngilizlere sipariş edilen üç savaş gemisinden
biri. Reşadiye- tamamlanmış ama ona da I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine
Britanya tarafından el konulmuş.
Neyse, doğru ya da yanlış hikâye
güzel bir hikâye… Dönemin Osmanlı bahriyelileri için olmasa bile benim ve kadim
dostlarım için bir marş kıymeti vardır bu güzel türküde… O zaman şöyle diyelim
hep beraber; “Şekerli misin vay vay’ Kaymaklı mısın vay vaaay!!!!”
Çok hoş bir paylaşım, bilmediğim neler öğrendim bu arada..
YanıtlaSilbak bu kadar detaylı bilmiyordum ben,sağolasın.
YanıtlaSilbu gün gerçekten çok güzel...f.e
YanıtlaSil