En-el Hak… Mavi Senfoni… Mihrap…
Markalı, pahalı bir şey gösterip de fiyatını söylediğimizde
babam hep şöyle derdi;
“Benim paramla beş
lira etmez…
Bütün ekonomik sistemlerin,
çapraz kurların, paritelerin ötesinde bir kavramdır aslında bu; “Benim param…” Öyle böyle değil
yekpare bir para birimidir belki de… Benim babam Bulgaristan doğumlu olduğundan
mıdır yoksa akrep burcu olduğundan mıdır bilemeyeceğim “tutumlu” adamdır. Bir
de evlâd-ı fâtihân topraklarından getirdiğimiz bir deyim vardır bizim, muhacir olarak;
“De para pançemde…” Günümüz Türkçesiyle şöyle çevireyim size;
“İşte para avucumda…” Bu deyim de “benim
param” adlı para biriminin manasını ifade eder… “Bir malın ve hizmetin
piyasa rayiciyle değerinin ne olduğu beni bağlamaz. Asıl olan benim paramla kaç
lira ettiğidir.” Ana düşünce bu… Bu düşünceyi dile getiren başka deyimler ve
söyleyiş biçimleri de mutlaka vardır bu topraklar üzerinde.
Babamın “benim param” adını
verdiği para birimi çoğu menkul ve gayrimenkul kıymetleri değerlendirmek için
kullanılabilir. Bir tek sanat eserleri için herhangi bir karşılık yoktur
babamın “benim param” adını verdiği para biriminde… Anlamanız için şöyle
açıklayayım, liseyi bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Heykel Bölümü’ne girmeye
hak kazandığımda babamın yorumu şu olmuştu; “Benim için kızımın fahişe
olmasıyla oğlumun heykeltıraş olması arasında hiçbir fark yok…”
Sizin de anlayacağınız gibi babam
sanattan alamaz…
Bugünkü gazetelerde bir haber
vardı;
“Erol Akyavaş'ın 2.7 milyon TL'ye satılan "En-el Hak" adlı
tablosu, Burhan Doğançay'ın "Mavi Senfoni"siyle birlikte Çağdaş Türk
Sanatının en pahalı tablosu rekoruna sahip oldu.”
Akyavaş'ın eserlerinde, yaşamın gerçekten
tinsel bir yolculuk olduğunu ve sonunda bu tinselliğin sanat vasıtasıyla
arındığını, vecde eriştiğini görürüz. "En El Hak" ise bu yolculuğun
ve arınmanın en muhteşem ifadelerinden biridir. Eserleri dünyanın 64 Müzesinde
yer alan Burhan Doğançay'ın başyapıtı Mavi Senfoni ise gerçekten de kendi
başına bir varlık ve akıl almaz bir “şey”dir. Tahmin edersiniz ki ne Erol
Akyavaş’ın ne de Burhan Doğançay’ın tabloları babamın parasıyla beş lira etmez…
Ama gördüğünüz gibi ediyorlar. Buradan da babamın parasının da zihniyetinin de
tedavülden kalktığını anlıyoruz.
Gelelim “benim param” a…Tabii
canım, artık ben de kırkıma geldim ve her Türk erkeği gibi kendi para birimimi
ilan ediyorum. Benim paramla Burhan Doğançay'ın "Mavi Senfoni"si, Erol
Akyavaş'ın 2.7 milyon TL'ye satılan "En-el Hak" adlı tablosundan daha
çok para eder. Yanlış anlamayın. Param var da değer biçiyor değilim. Zaten bu “benim
paramla” lafı, genelde parası olmayanların kullandığı bir para birimidir.
Benim paramla Türk Resim
Sanatı’nın en kıymetli eseri Osman Hamdi Bey’in bir eseridir… Hayır sözünü
ettiğin resim “Kaplumbağa Terbiyecisi” değil… Osman Hamdi’nin kayıp bir resmi…
Daha doğrusu birileri tarafından kaybedilmiş bir resmi… Mihrap…
Osman Hamdi Bey'in 1901 yaptığı bu tablo son
olarak Demirbank’ın arşivlerinde kayıtlıydı. Ama şimdi kayıp… Böylesine ünlü
bir tablo nasıl kayıp olur demeyin. Çünkü koleksiyon sahibi banka da kayıp…
Mihrap, yapılışından itibaren çok
sayıda eleştiri ve saldırının hedefi olmuş. Osman Hamdi’nin “oryantalist” olarak
suçlamasının en önemli sebebi Mihrap’tır. Çünkü eserde ayaklarının dibinde dini
kitapların düzensizce atılmış olduğu bir kadın tasvir edilmektedir. Kimi
yorumlara göre tablo kadının statüsünün önemini vurgular; yerdeki kitaplar da
kadının özgürlüğünü engelleyen dinsel baskıları simgeler. Kadın da Mihraba
yerleştirilmiştir. Bu resimden benim çıkardığım anlam özgür kadının sanat
yoluyla kutsallaştırılmasıdır. Keşke bu yazımı birisi Rusçaya çevirse de resimle
birlikte çok saygı duyduğum Femen kızlarına ulaştırsa…
Çeşitli defalar el değiştiren
tablo; müzayedeci Aret Portakal, Mesut Hakgülen, Çiğdem Simavi tarafından satın
alınmış. Demirbank tasfiye edildikten sonra koleksiyonda tablo ortaya
çıkmamıştır ve nerede olduğu bilinmemektedir.
Ve söz konusu tablo,” Mihrap”
“benim paramla” plastik sanatlar tarihimizin en kıymetli eseridir…
ahhhh maviii ahhhhh.ne kadar güzelsin mavi....beni mest ediyorsun renginle :) marka diyorlar ama sadece adı marka olduğu için paraları bir güzel sömürüyorlar.git çarşıdan bir kıyafet al o daha iyi. marka diye adlandırmışlar.herkes bir güzel kanıp,veya hava atma çabasında olduğu için paracıkları bir güzel dağıtıyorlar.hiç gereği yok.ben maviye dayanamıyorummm çok seviyorum çokkkk ..emeğinize sağlık çok beğendim :)F.E
YanıtlaSilYazılarınızı merakla ve severek okuyorum. Okurken akıp gidiyor sular seller gibi ...(R.T)
YanıtlaSilMakale süper ötesi olmuş sağolun..
YanıtlaSilfilm