Tom Stoppard’ın bu çok önemli oyunundan söz ederken neden bilmem her
seferinde “Merdivenden İnen Sanatçı” demek yerine “Merdivenden Düşen Sanatçı”
deyiveririm. Aslında böylelikle oyunun gizini de ağzımdan kaçırdığımı hep geç
fark ederim. Ancak tabii ki bu oyun bu küçük dil sürçmesinden daha önemli
kodlar üzerine kurulmuş büyük bir metindir.
Mesleki ve kişisel nedenlerle yıllar içinde mecburen çok sayıda radyo
teksti okudum. Radyo oyun yazarlığıyla ilgilenen insanlar da her zaman benden,
teknik ve estetik açıdan kendilerine yol gösterecek bir radyo oyunu metni
önermemi istemişlerdir. “Bana iyi bir radyo oyunu metni önerir misin?” Bu
soruya yıllardır verdiğim yanıt ne yazık ki hiç değişmedi, değişemedi:
“Merdivenden düşen sanatçı… “ İlk zamanlar daha iyi metinler de olabileceğini
ancak bunların dilimize çevirilerinin yapılmamış olduğunu düşünerek her sorana
bu oyunu okumasını öneriyordum. Yine zaman içinde orijinal dillerinden okuduğum
ve dinlediğim oyunlar da arttı ama benim bana sorulan soruya verdiğim yanıt
değişmedi… Yine ve her zaman; “ Merdivenden düşen… Pardon, “inen” sanatçı… ( Bu
arada descend düşmek anlamında da kullanılabilir belki…)
Peki, ne anlatır, nasıl bir oyundur “Merdivenden İnen Sanatçı”? Oyunun merkezinde gizemli bir cinayet şüphesi
vardır. Ölen sanatçı merdivenden kazayla mı düşmüştür yoksa bu işin bir
sorumlusu var mıdır?
Radyo oyununda sesin sekiz elementi vardır: Söz(diyalog), ses, müzik,
sessizlik, pause(susku), mesafe, radyofonik efektler ve teknik efektler…
Merdivenden İnen sanatçı mükemmel bir radyo oyunudur. Çünkü bu oyunda ses basit
bir aygıt değildir. Yapının organik bir parçasıdır. Düşen sanatçı Donner’ın
bilmecesi düş gücünü harekete geçiren efektler aracılığıyla ve radyo oyununun
bütün bu sessel elementleri yardımıyla çözülecektir.
Oyun seslerle başlar… Düzensiz bir horultu… Ayak sesleri… Bir tahta
gıcırtısı… Ve Donner’ın sakin sözleri: “Ah! Demek buradasın…’ İki hızlı adım ve
arkasından “Güm!” Martello ve Beauchamp elli yıllık stüdyo evlerinde ev ve
hayat arkadaşları Donner’i merdivenden düşmüş ve ölmüş bir halde bulurlar.
Günlük sesleri kaydeden bir ses sanatçısı olan Beauchamp olup biten her şeyi
bire bir teybe kaydetmiştir. İlk sahnede bu kaydı ileri geri sararak tekrar
tekrar dinlerler ve olup biteni çözmeye, anlamaya çalışırlar. İşte size radyo
sanatıyla, ses sanatıyla oluşturulabilecek tam da Stoppardvari bir “oyun içinde
oyun” kurma yöntemi… Eğer sanatta iyi şeyler, yeni güzellikler kurmak adına
çalınabiliyorsa bütün radyo oyunu yazarlarına bu tekniği gönül rahatlığıyla
(ama estetik bir biçimde) çalmalarını, kullanmalarını, geliştirmelerini
öneririm…
İlginç bir öyküsü olsa da aslında oyunun kurgusu, içerdiği bütün
unsurların da önüne geçer. Zamanın bir radyo oyununda bundan daha iyi bir
biçimde kullanıldığına rastlamak oldukça zordur. Oyunda farklı zamanlarda geçen
on bir sahne vardır. 1970’lerin başında başlar ilk sahne, sonra 1914’lere,
1920’le gider gelir. Stoppard, zamandizininin formülünü de vermiştir:
ABCDEFEDCBA… İlk okuduğunda ne olup bittiğini anlayamayanlar anlasın diye…
Üç sanatçı gençliklerinde görme yetisini yavaş yavaş yitiren bir genç
kızla tanışmışlardır: Sophie… Sophie birbirlerine çok benzeyen bu üç gençten
birinden hoşlanmıştır. Ancak görme yetisini yitirdikten sonra, aslında ilk
etkilendiğinin hangisi olduğunu bilmek de imkânsız gibidir. İşte oyun boyu izi
sürülmesi gereken bir diğer soru da budur. Oyunun konusunu ve öyküsünü uzun
uzadıya anlatmaktansa dünya sanat tarihi içindeki koordinatlarına yoğunlaşmak
belki de daha yerinde olur.
Oyun aslında tematik anlamda bir
modernizm parodisi, modernizm ağıtı ya da modernizm eleştirisi olarak kabul
edilebilir. Çünkü belki de oyunun karakterlerinden biri de ünlü Kabare
Voltaire’dir. Kabare Voltaire, 1916'
da Alman şair ve müzisyen Hugo Ball ve oyuncu olan karısı Emmy Hennings
tarafından Zürich'te açıldı. Zürich savaş karşıtlarının bir kalesi
durumundaydı. Jean Arp, Richard Hülsenbeck ,Tristan Tzara , Marcel Janco
ve Emmy Hennings’in aralarında bulunduğu
bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında kabare Voltaire de DADA
Bildirisini açıklandı.
İşte oyunun kahramanı üç genç
sanatçı, bu kuşakta modernizmi tabiri caizse dibine kadar yaşayan ve dünya
sanat tarihini değiştiren önemli olaylara şahit olan insanlardır. Belki de
günümüzde bile birçok kişi söz konusu dönemde, söz konusu mekânda, söz konusu
isimlerle yaşamayı düşleyip hayal ediyordur. Bu hayalperestlere ben de dâhilim…
Böylesi bir ortamda yaşayan üç genç sanatçıdan biri yenilebilir sanat, bir
diğeri metaforik heykeller, üçüncüsü ise gündelik yaşamdaki ses kayıtlarından
oluşan özgün bir ses sanatıyla yaşamı ve dünyayı değiştirme ideallerine
sahiptirler. Hatta oyunun başında ihtiyarlıklarıyla karşılaştığımız bu
sanatçılar, oyun zamanıyla bugün bile aynı düşüncelere sahip gibidirler. Bir
tek farkla… Gençliğinde gündelik yaşamdaki sıradan ve bilindik seslerle bir
dizge kurmayı planlayan ses sanatçısı yıllar geçtikten sonra, sessizliğin
sesini kaydederek modernizmden absurde giden yolu işaret ediyordur belki de…
Hele bu ses sanatının aynı zamanda trajikomik bir ölümün de tek delili olması
ayrı bir mesele…
Sonuç olarak Merdivenden düşen… Pardon “inen” sanatçı radyo oyunu ve
ses sanatı tarihinin en önemli, tematik anlamda en derinlikli, estetik anlamda
en usta işi eseridir… Tom Stoppard da yaşayan en büyük radyo oyun yazarı…( Canı
istediğinde bir senaryo yazıp Oscar da alabilen ilginç bir yazar…) Okurlarımıza
erken bir müjde vermek için bu yazının sonunu bekledim… Bir gün Merdivenden
düşen… Pardon “inen” sanatçıyı Türkçe olarak da dinleyeceksiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder