Bu yılın ilk günlerinde Parşömen
Yayınları’ndan çıkan Mestur adlı romanımda yüzeydeki konu İstanbul’da bambaşka
hayatlar yaşayan iki genç kızın hikâyesidir. İnançlarından dolayı “örtünmüş” bir genç kız ve yine
inançlarından dolayı “açık” bir başka
genç kız… Romanda beklenmedik bir biçimde bu iki genç kızın yolları kesişir ve
aralarında bir dostluk başlar. Sonra hikâye bambaşka yerlere savrulur. Ama
benim bugün altını çizmek istediğim şey tam da bu… Farklı inançlardan dolayı
farklı yaşam biçimleri olan kişilerin karşılıklı saygıya dayanan bir yaklaşımla
birlikte yaşam kültürünü oluşturabilmeleri…Ya da oluşturamamaları...
Mestur; Örtülü, kapalı, gizli
anlamına gelen Arapça bir sıfat… Yani Çıplak, açık olma halini tam zıttı.
Geçtiğimiz 8 Martta İstanbul çıplak Femen kızlarını ağırladığında yine bu kavramlar üzerine düşünme ihtiyacı
duydum. Tabii burada “ağırladığında” sözcüğü lafın gelişi…
Kızlar apar topar sınır dışı edildiler. Şiddet içermeyen eylemler yaptıkları
halde hiç de hoşgörüyle karşılanmadılar. Çoğu kişi eylem noktasının
ibadethanelere yakın olmasının yanlışlığını vurguladı. Fakat Femen baskılara
alışık. Onlar kimsenin hoşgörüsünü istemiyor.
Ukraynalı feminist grup FEMEN
2008 yılında Kiev’de kuruldu.18–20 yaş arası üç yüz kadar üniversiteli kadın
aktivist birkaç yıl içinde çıplak protestolarıyla kendilerinden söz ettirmeye
başladılar. Bu yolu seçme nedenlerini ise ülkelerinde seslerini duyurmanın tek
yolunun bu olduğunu söyleyerek açıklıyorlar. Sıradan afişlerle ve pankartlarla
protesto yaptıklarında seslerini duyuramayacaklarını savunuyorlar. Uluslararası anlamda adlarından söz
ettirmeyeyse üstsüz protestolarıyla başladılar. Seks turizmi, uluslar arası
evlendirme ajansları, ulusal ve uluslar arası anlamda birçok cinsiyetçilik
kökenli sorunlara eğildiler. Başlangıçta birkaç çılgın genç kız olarak
sempatiyle algılanan ve karşılanan grup zaman içinde politik tavırlarından
ötürü baskılara maruz kalmaya başladı. Fashion=Fascism ( Moda eşittir Faşizm)
en akılda kalıcı sloganlarından biri.
Anna Hutsol Femen’in kurucusu…
Örgütün amacı şöyle açıklanıyor; “ Ukrayna’daki kadınları sarsmak ve 2017
yılında bir Kadın Devrimi gerçekleştirmek…” Kadın Devrimi… Kulağa hoş geliyor.
Femen 2011 Nisanından itibaren
dünyaya açıldı. Varşova, Zürih, Roma, Tel Aviv, Rio De Jenaryo… Ve son olarak geçtiğimiz
günlerde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde İstanbul'da düzenledikleri gösteri
nedeniyle gözaltına alınıp sınır dışı edildiler. Basında takip ettiğim
kadarıyla İstanbul’da oldukları süre içinde kendileriyle bir tek isim röportaj
yaptı. Helin Avşar. Bu kısa röportajda Femen kızlarının İstanbul protestosunun
lideri İnna Shevchenko gerçekten de önemli şeyler söylüyor. Kendi ülkeleri dâhil
dünyanın birçok yerinde ahlaksızlıkla suçlanmalarına şöyle karşılık veriyor;
“Çıplaklık amaç değil araç. Yoksa
hangi kadın kendini teşhir için dayağa, gözaltına, hapis yatmaya katlanır?
Ayrıca ahlakın kadın teni üzerinden anlatılması da bir kadın hakkı ihlâli... Ahlaksızlık
çalıp çırpmaktır, baskı ve zulümdür, diktatörlüktür, yalancılıktır ve kadınları
satmaktır.”
Kim bu sözlere itiraz edebilir ki? Fakat bence
itiraz edilebilecek şeyler de yaptı Femen kızları. Bunlardan söz etmeden önce 8
Mart eylemi için İstanbul’u seçme nedenlerine gelelim; Türkiye’de kadınlara
uygulanan şiddetin korkunç boyutları… Keşke ülkemizdeki Feminist gruplar
Femen’i daha fazla destekleselerdi. Hatta Türkiye hakkında bilgilendirselerdi.
Çünkü ne yazık ki Femen üyeleri Türkiye’yi kadınların burka giymek zorunda
tutulduğu ülkelerle karıştırıyorlar. Evet, belki Türkiye’de erkeklerin
baskısıyla örtünmek zorunda olan kadınlar vardır. Ama yine Türkiye’de
inançlarından dolayı örtünen üniversiteli kızların örtülerini açmaya ikna
edildikleri günler de yaşanmıştır. Femen kızları bunları bilseydi belki
Türkiye’deki kadınların sorunları üzerine başka türlü bir eylem düzenlerlerdi. Asında
bir sürü şey söylendi Femen eylemi hakkında. En aklı başında köşe yazarları
bile bu eylemleri açık saçık bir fıkra üslubuyla anlatmayı seçti nedense.
Neyse küresel bir harekette bu
tür sorunlar yaşanması da doğal. Bence Femen düşe kalka küresel bir harekete
dönüşecek. Femen eylemlerinin sponsorunun bir iç giyim markası olduğu da
eleştiriliyor. Belki de yakında bir Kadın Devrimi gelecek… Bilenler bilir,
hiçbir devrim sponsorsuz gerçekleştirilmemiştir.
Kıvanç
NALÇA
Bence Femen'in gerekli ilgiyi göremeyişinin en büyük nedeni; kızlar çirkin ve memeleri de küçük :) neee? öyle ama, kızlar şöyle fıstık gibi olsalardı, bence daha geniş bir izleyici kitlesi olabilirdi. Ben arkalarından kızan insanları seyrettim tv'de de, erkeklerde bi hayal kırıklığı ve bunda kaynaklı bi kızgınlık vardı :))
YanıtlaSilşaka şaka :))
Yazındaki tespitlerinde son derece haklısın.İnsanların bir konuya dikkat çekme biçimleri farklı olabilir, buna saygı duyulmalı. En azından ben haberlerde izlediğide, bornozlara sarılıp sarmalanmalarını, apar topar sınır dışı edilmelerini absürt buldum. Bırakın tepkilerini üstsüz göstersinler n'oolur yani, memleket mi batar, ahlak elden mi gider n'olur yahu? saçmalık!! Herkes benim, senin veya onun gibi düşünmek zorunda değil!
Konuya dikkat çekmen çok güzel. Haaa, ben kim miyim? tabii ki anonim:)) Mahalle baskısı vesselam:)