İSTANBUL RADYOEVİ’NİN KISA TARİHİ
2009 yılının kasım ayı İstanbul Radyosu, Radyoevi çalışanları için ayrı
bir anlam taşır… Çünkü 19 Kasım 2009 Radyoevimizin altmışıncı doğum günüdür. Bu
nedenle biz de bu sayıda İstanbul Radyoevi’nin tarihinden söz etmek istedik.
Aslında Türkiye’de radyo yayıncılığı dediğimizde, hikaye İstanbul’da başlıyor…
Bununla birlikte, İstanbul’un Radyoevine
kavuşması hayli zaman alıyor. İşte bu sayımızda, İstanbul’da Radyonun başlangıcını
ve İstanbul Radyosunun Radyoevine kavuşma sürecini anlatmaya çalışacağız.
Türkiye’de radyo yayıncılığı serüveni, ilk amatör çalışmaların ardından
1926 yılında Çankaya Köşküne sunulan bir ‘proje’yle somut bir hal alma yolunda
ilk önemli adımını atar. Amatör telsiz meraklısı Hayrettin Hayreden’in imalatı
olan bir radyo, Atatürk Orman Çiftliği’nde test edilirken, Rus Radyosu’nun
yayınıyla karşılaşılınca Mustafa Kemal Atatürk’ün yorumu şöyledir; ‘ Efendiler…
Bakın propaganda yapıyorlar…’
Kısa süre sonra Ankara ve İstanbul’da iki
radyo istasyonu kurulmasına karar verilir. İstanbul Telsiz Telefon İstasyonu
bugün Hasdal adı verilen bölgede, yani Eyüp İlçesinin Osmaniye semtinde; Ankara
Telsiz Telefon İstasyonu ise Babarahman’da kurulacaktır.
Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi İçişleri Bakanlığı ile 8 Eylül
1926’da bir sözleşme imzalar.
İstanbul’da 5 kW’lık verici Osmaniye’de yayına başlar. Şözleşmeye göre 150.000 lira sermayeli şirket
radyo yayını yapma tekelini on yıllığına alır. Şirket Telsiz Mecmuası’nı da
yayınlamaya başlar. Artık İstanbul’da radyo yayını hazırlıkları başlamıştır.
PTT, şirkete Sirkeci’deki Büyük Postane’nin üst katında stüdyo kurmak için bir
yer verir. Birçok kaynağa göre deneme yayınlarının başlangıcı 1 Mart 1927’dir.
İlk düzenli yayınsa kimi kaynaklara göre 1 Mayıs 1927’de başlamıştır. Bununla
birlikte TRT’nin kabul ettiği ilk yayın tarihi 6 Mayıs 1927’dir.
Telsiz Mecmuası
İlk dönemlerde
İstanbul’dan yapınan yayınların müzik ağırlıklı olduğu bilinmektedir. Birkaç
kişilik sanatçı gruplarıyla gerçekleştirilen performanslar bütün teknik
yetersizliklere rağmen büyük ilgi görür. Fakat bu yayınlar, telgraf aracılığı
ile iletişimin sona erdiği akşam saatlerinde başlamak durumundadır. Çünkü radyo
ve telgraf vericisi tektir. Şirket bütün
çalışmalarına rağmen dinleyici sayısını ve radyo alıcısı satışlarını ticari
anlamda hedeflenen seviyeye ulaştıramaz. Zarar etmeye sekiz ay dayanabilen
şirket, 3 Aralık 1927 tarihinde
yayınlarını durdurmak zorunda kalır.
Büyük Postane
Daha sonra
Ankara’nın desteği ile radyo yayınları 12 Aralık’ta tekrar başlar. Ertesi yıl,
beklenen ticari başarı yine elde edilemeyince önce kadroda değişikliğe gidilir.
Bu arada devletten düzenli destek alınmaya başlanmıştır. Şirketle yapılan on
yıllık yayın imtiyaz sözleşmesinin süresi 1936 yılında dolar. Alınan devlet
desteğiyle kâğıt üzerinde karlı görülen şirketle sözleşme yenilenmez ve 13
Haziran 1937 tarihinde Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi tasfiye edilir.
Bu on yıllık süreçte, aslında ülkemizde
radyo yayıncılığı anlamında birçok ilk yaşanmıştır. 1932 yılında Ayasofya’dan
yapılan Mevlit yayını, 1934 yılında Fenerbahçe stadından yapılan ilk naklen
futbol maçı yayını bunlardan bazılarıdır.
1936 yılından
1938 yılına kadar Ankara Radyosundan gelen bir kadro tarafından, Beyoğlu
Parmakkapı sokaktaki Ambassador Otelde kurulan stüdyodan yapılan yayınlar devam
eder. Beş yıl süren Ambassador Otel dönemi de Ankara Radyosu’nun düzenli yayına
başlamasıyla sona erer.
1939 yılında
hükümet radyo yönetiminin 3837 sayılı yasayla Başbakanlık Matbuat Umum
Müdürlüğü’ne bağlanmasına karar verir. Artık Ankara Radyosu, Türkiye Radyosu
olarak anılmaya başlanmıştır. Ancak Ankara Radyosu’nun yayınları İstanbul’a
ulaşamamaktadır. Kültürün, sanatın ve sporun başkenti İstanbul’un da radyoya
ihtiyacı olduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Beyoğlu Postanesinin
ikinci katında hazırlanan stüdyoda 1 Haziran 1943 tarihinde yeniden deneme
yayınına başlanır. Ancak bu üçüncü girişim de giderilemeyen teknik sorunlar
nedeniyle 31 Mart 1944’te durdurulur.
Galatasaray Postanesi
Artık emanet
mekânlarla, geçici çözüm arayışlarıyla İstanbul Radyosu’nun köklü ve işlevsel
bir kurum olamayacağı anlaşılmıştır. İstanbul’un kendine ait bir radyoevine
ihtiyacı olduğu herkes tarafından kabul edilir. 1927 ile 1944 yılları arasında
süren İstanbul Radyosu macerası, köklü bir yayıncılık ihtiyacını karşılayacak
girişimlerle devam edecektir. Uzun dalgadan yayın yapan Ankara Radyosu’nun yanı
sıra güçlü bir orta dalga yayını yapacak İstanbul Radyosu’na duyulan ihtiyaç
üzerine, radyoların yönetiminden sorumlu Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü
çalışmalarına başlar. O dönemde İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı olan Dr. Lütfi
Kırdar’ın da girişimleriyle İstanbul’da kurulacak Radyoevi için günümüzde
Harbiye olarak bilinen bölgede, Sipahi Ocağı’nın bitişiğindeki arsa tahsis
edilir. Çünkü bu bölge, İstanbul’un kültür, sanat ve spor merkezlerinin adeta
ortasındadır. 5 Ocak 1946’da İstanbul’da kurulacak 150kW’lık orta dalga radyo
istasyonunun teknik alt yapı ihalesi, bir milyon dolar karşılığında 1919’dan
beri faaliyet gösteren Amerikan RCA (Radio Corporation of America) şirketine
verilir.
İstanbul Radyoevi
için Türk Mühendis ve Mimarlar arasında Bayındırlık Bakanlığı tarafından açılan
mimari proje yarışmasına toplam yetmiş dört proje katılır. Yarışma jürisi, bir
yıl önce Çanakkale Şehitleri Abidesi Mimari Proje Yarışmasını da kazanan Yüksek
Mühendis- Mimar Doğan Erginbaş, İsmail Utkular ve Ömer Günay’ın projesini
birinci seçer. Alman mimarisi etsindeki tipik Yeni Klasik tasarım Ankara
Halkevinde ve İstanbul’da sergilenir ve halk tarafından da beğenilir. İstanbul
Radyoevi’nin temeli 11 Kasım 1945 Pazar günü yapılan bir törenle atılır.
İstanbul Radyoevi inşaatının ilk
keşif bedeli 1.771.000 liraydı. İbrahim Yolal ve Sami İlgen firmasının ihale
şartnamesine göre Radyoevini 1.12.1946’da teslim etmesi gerekiyordu. Fakat o
tarihlerde İstanbul’da inşaatın yapıldığı alan dâhil birçok yerin deprem
bölgesi ilan edilmesiyle, binanın betonarme hesaplarında değişiklik yapılması
gerekir. Çamlıca vericisi inşaatının da 1948’de tamamlanacak olmasıyla
birlikte, yetkililerin tahminlerine göre İstanbul Radyoevinin faaliyete
geçebileceği tarih 1948 Mayısıdır. Ancak
bu tarih 1949 yılına kadar uzar.
1 Eylül 1949 perşembe günü İstanbul Radyoevinden deneme yayını başlar…
Şimdi de deneme yayınlarının başladığı bu tarihten, İstanbul Radyoevinden
yapılan ilk yayın tarihi olan 19 Kasım 1949 tarihine kadar olup bitenlere göz
atalım…
Tecrübe Yayını
1 Eylül 1949 Perşembe
Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan Necdet Evliyagil’in haberi…
İSTANBUL RADYOSU BUGÜN SÜREKLİ TECRÜBE YAYINLARI YAPMAĞA BAŞLIYOR…
Radyo müdürünün program ve teşebbüs edilecek yenilikler hakkında dün
verdiği izahat
Bugün saat 19’da radyolarınızın ibresini orta dalgada 426 metreye
getirecek olursanız; bir spikerin:
-Burası 426 metre
704 kilosikl üzerinden çalışan İstanbul Radyosu sayın dinleyiciler, şimdi
tecrübe yayınlarına başlıyoruz…’ dediğini duyacaksınız. İşte bu beş yıldan beri
susan İstanbul Radyosunun sesidir. Bu seferki tecrübe neşriyatı haziran ayı
içerisinde yapılandan tamamen farklı bir mahiyet taşımaktadır. Bu meyanda, yayınlata
her gün fasılasız olarak saat 19 da başlanacak ve 23.30’da nihayet
verilecektir.
Radyoevindeki hazırlıkları yerinde görmek maksadı ile dün radyo
binasına giderek Müdür Hasan Refik Ertuğ’u makamında ziyaret ettik. Hasan
Refik, radyo programının üzerinde yeniden bir rötuş yaptığını, programların
halk tarafından iyi karşılanacağını tebarüz ettirerek, söze şöyle başladı:
‘ Haziran ayı içerisindeki tecrübe yayınlarından aldığımız neticeler
cidden memnuniyet vericidir. O zaman, yayınlar devam ettiği müddetçe memleketin
muhtelif yerlerinde ve yurt dışında İsviçre, Fransa ve İngiltere’de sesin nasıl
olduğuna dair tecrübe dinlemeleri yaptırdık. Bütün bu memleketlerden aldığımız
raporlar ümidimizin fevkinde çıkmıştır.
Bildiğiniz gibi radyonun asıl faaliyeti Cumhuriyet Bayramından sonra
başlayacaktır. Biz, şimdilik bu iki aylık müddet zarfında her gün, sat 19’dan
23.30’a kadar muntazam bir programla dinleyicilerimizin karşısına çıkacağız.
İstanbul Radyosu, bir nevi bölge radyosu olduğu için, programı da bu vaziyeti
göz önünde bulundurularak hazırlanmaktadır. Alafranga sahasında muhtelif
orkestralar ve salon orkestrası günün ayrı saatlerinde konserler verecekler,
ayrıca salon müziği neşriyatı yapılacaktır. Bu arada Cemal Reşit Rey’in
idaresindeki Şehir Orkestrası ile bir anlaşmaya varılmıştır. Bu orkestradan
ayrılacak olan gruplardan da salon orkestrası vücuda getirilecektir. Fasıl
heyetleri ile de görüştük. Konservatuar Türk Musikisi icra heyeti, haftada bir
gün klasik eserlerden müteşekkil bir konser verecektir. Bundan başka saz
eserleri, halk türküleri ve halk şarkıları da programa ilave edilmiştir.
Haftada üç dört defa da solistlerin vereceği konserleri dinleteceğiz.
Dünya radyolarında konuşmalar umumiyetle yüzde 33 ve yüzde 34
arasındadır. Bu nispet Ankara Radyosunda ise yüzde otuz beşi geçmemektedir.
Ankara Radyosu Türkiye’ye hitab eden yegâne radyo olduğu için, programı da her
bakımdan yüklüdür. İstanbul Radyosu’nda konuşmalara mümkün mertebe az yer
verilecektir. Şimdilik programa haftada iki üç mahdud konuşma koyduk. Ajans
haberleri de Ankara Radyosu’ndan naklen yayınlanacaktır.
Bugün İstanbul Radyosu’nda altı bin eserlik bir plak koleksiyonu
mevcuttur. Başbakanlık Basın Yayın Umum Müdürlüğü bundan başka İngiltere’ye
sekiz bin plak sipariş etmiştir. İstanbul Radyosu’nun takip edeceği çalışma
programında şu hususiyetler de vardır: Günün muhtelif saatlerinde şehir
içerisinde yapılacak olan lokal toplantıları, eğlentiler, tiyatro ve spor
faaliyetleri radyo tarafından mahallerinden halka duyurulacaktır. Bunun için de
İngiltere’ye sipariş edilen büyük kamyon Radyo Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
Bu kamyonun içerisinde bulunan alıcı anten, doğrudan doğruya İstanbul
Radyosu’nun verici istasyonu ile irtibat temin edebilecektir.
Radyo Müdürlüğü bunlardan başka, Amerikan radyo istasyonlarının yaptığı
gibi, haftanın muayyen günlerinde, elindeki kamyon vasıtası ile şehir
içerisinden röportajlar nakledecektir. Mesela ilim müesseselerindeki,
gazetelerdeki, hatta alış veriş yapılan yerlerdeki çalışma havası olduğu gibi
program dâhilinde duyurulacaktır.
Tecrübe Yayını
Görüldüğü gibi bu haber İstanbul Radyosunun deneme yayınlarına
başladığı süreçte sahip olduğu teknik alt yapıyı, oluşturulmak istenen teknik
alt yapıyı, program yayın kalıbını oldukça açık bir biçimde anlatıyor. İstanbul
Radyosu’nun Radyo evinden deneme yayınlarına başlaması ile birlikte ulusal
yazılı basında da yepyeni bir rüzgâr esmeye başlıyor. Radyo alıcılarını halka
pazarlamayı hedefleyen reklamcılar İstanbul Radyosu’nu gazete ilanlarında da
kullanıyorlar.
İlan
(Cumhuriyet Gazetesi 5 Eylül
Pazartesi)
İstanbul halkı deneme yayınlarından memnundur. Fakat İstanbul
radyosunda resmi ve sürekli yayın için yapılan alt yapı çalışmaları tüm hızıyla
devam etmektedir. Yine aynı tarihlerdeki ulusal gazeteleri incelediğimizde
İstanbul Radyosu tarafından verilen resmi ilanlarla da karşılaşıyoruz. Bu
ilandan öğrendiğimize göre Radyoevinin son eksikleri de tamamlanacaktır. 98.120
lira keşif bedeliyle 17 kalem müzik aleti 2490 sayılı kanuna göre kapalı zarf
usulü ile eksiltmeye çıkarılmıştır. 22 Eylül 1949 Perşembe Harbiye’de Radyoevi
binasında toplanacak komisyonda yapılacaktır.
İlan ( Cumhuriyet Gazetesi
8 Eylül Perşembe)
İstanbul Radyosu Müdürü Hasan Refik Ertuğ’un Necdet Evliyagil’le
yaptığı röportajda da gördüğümüz gibi İstanbul radyosu düzenli yayın için
seferber olmuş, her türlü hazırlıkları yapmaktadır. Altı bin plaklık arşiv,
İngiltere’den sipariş edilen dokuz bin plak, Amerika’dan gelen Naklen yayın
kamyonu, açılan ihaleler, satın alınan müzik enstrümanları, daha neler neler… Fakat daha hala deneme
yayınları döneminde radyo yayıncılığının günümüzde bile en önemli sorunlarından
biriyle, hiç beklenmedik bir biçimde yüz yüze gelinir… Büyük yazar Ahmet
Rasim’in torunu Türk Sanat müziği bestekârı Osman Nihad (Akın) inandığı
davaların müthiş bir savunucusu ve takipçisi olarak bilinir. Osman Nihad
nedendir bilinmez İstanbul Radyosu Müdürü Hasan Refik Ertuğ ile bir tartışma
yaşar ve soluğu İstanbul Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde alır. Davanın konusu
telif haklarıdır.
Osman Nihad ve Müzeyyen Senar
Dava… 13 Ekim Perşembe Cumhuriyet Gazetesi
Bu tarihte gazetelerde yer alan haber şöyle;
Bir Bestekâr İstanbul Radyosu’nu dava etti…
Davacı, telif haklarına riayet edilmesini istiyor ve idareden bir kuruş
tazminat talep ediyor.
İstanbul Radyoevi müdürü ile aralarında çıkan bir ihtilaftan dolayı
bestekâr Osman Nihad, dün asliye2. Hukuk mahkemesine müracaat ederek mahiyeti
itibari ile hayli enteresan bir tazminat davası açmıştır. Davanın belli başlı
hususiyetlerinden biri, bestekârın İstanbul Radyo idaresinden 1 kuruş tazminat
talep etmiş olmasıdır. Osman Nihad Asliye 2. Hukuk mahkemesine verdiği
istidasında hulâsatan şöyle demektedir;
‘Açtığım dava, bugüne kadar ihmal edilmiş olan telif haklarının mevcut
olduğunu, buna saygı göstermeyenlere karşı ispat davasıdır. Telif haklarının
pervasızca istismar olundukları yerlerde mühim sanat eserleri meydana
getirilemez. Bu dava ile sanat eserlerinin, ruh ve istidad denilen manevi
servetin varlığını teminat altına aldırmak gayesini güdüyorum. Ta ki fertler
gibi, devlet müesseseleri de ruh ve sanat servetinin diğer servetler gibi
teminat altında bulunduğunu kabul etsinler. Davamız bir kuruşluk tazminat
davasıdır. Tek kuruş, avâzu hüviyetinde bütün sanatkârların teminata olan
iştiyakını temsil etmektedir.
Davacı bestekâr, eserlerinin İstanbul Radyosu’nda neşrine müsaade
etmediğini arzuhalinde belirtmiş, iddiasını ispat için tanınmış ses ve saz
sanatkârlarını şahit olarak göstermiştir.
İstanbul Radyosunun açılışı için hedeflenen tarih 29 Ekim’dir. Fakat
hazırlıklar bu tarihe yetiştirilemez. Sonunda deneme yayınları ve yayın
iyileştirme çalışmaları beklenen seviyeye gelir. 18 Kasım 1949 tarihli gazetelerin
manşeti şöyledir:
İSTANBUL RADYOSU YARIN RESMİ ŞEKİLDE AÇILIYOR
(18 Kasım Cuma Cumhuriyet
Gazetesi)
Gazetelerde İstanbul Radyosu’nda bir süreden beri yapılan Danışma
Kurulu Toplantılarından ve bu toplantılarda alınan kararlardan söz edilir.
İstanbul Radyosu artık öğlen yayınlarını saat 15.00’e kadar uzatacaktır. Akşam
yayını da 18.00’de başlayacaktır. Ankara Radyosu’nun sabah yayınları daha
sağlıklı dinlenildiği için İstanbul Radyosu’nun sabah yayını yapması
planlanmamaktadır. Bu arada her iki radyonun yayın içeriklerinde revizyona
gidilmiş, çakışan içerikleri engellemek için önlemler alınmıştır. Haberler
eskiden olduğu gibi Ankara’dan yayınlanacaktır.
Danışma Kurulu Kararları arasında en önemlisi, okul yayınlarıyla
radyonun bir eğitim aracına dönüşmesi ile ilgili olandır. Amaç artık okulları
ve köyleri radyolarla donatmak ve ‘Halk Tipi Radyo’ dönemini başlatmaktır.
Danışma Kurulu radyolarda müzik yayınlarının da seviyesini yükseltmek
için her iki radyoda da Musiki Müşavere Kurulları kurulmasına ve eserler
üzerinde bir kontrol mekanizması oluşturulmasına da karar vermiştir. Spor
yayınlarına gelince, her iki radyonun da mahalli statlardan naklen yayın
yapması hedeflenmektedir.
Son Posta
Gazetesi
Sonunda beklenen büyük gün gelir. İstanbul Radyosu Radyoevi resmi bir
törenle açılacaktır. Tarih 19 Kasım 1949, günlerden cumartesi. Radyoevi
ışıklandırılır. Caddeye bakan cepheye Türk Bayrakları asılır. Basın Yayın ve
Turizm Genel Müdürü Ahmet Şükrü Esmer bir konuşma yapar. Konuklara ve basın
mensuplarına radyo binası gezdirilir. Ertesi gün Son Posta Gazetesinde Salih
Dizdar’ın kaleme aldığı ‘Yeni Radyo Binasında geçen iki saatin kısa hikâyesi
alt başlıklı yazıda açılış gününün ilginç ayrıntılarına rastlıyoruz. Şöyle
anlatıyor Salih Dizdar;
Son Posta 20 Kasım.
‘Muazzam binanın ikinci katını dolduran kalabalık üzerinde göz
gezdirdiğim zaman şunu fark ettim:
Basın Yayın Genel müdürünün adedi yüzleri aşan misafirleri arasında;
her açılış ve kapanış töreninde arz-ı endam eyleyen protokole dâhil zevat bu
içtimada ekalliyeti teşkil etmiş, ekseriyeti sanatkârlar almıştı.
İçeri girince Ankara Radyosu Müdürü değerli sanatkâr Cevat Memduh Altar
ile karşılaştım. Kendisi pek neşeli ve memnun görünüyordu.
-İstanbul Radyosu senelerden sonra dünyaya gelmekle beraber cüsse
bakımından Ankara Radyosu’nun ağabeysi sayılabilir kanaatindeyim.
Diyerek üstadı mukayese vadisinde konuşturmak istedim. Cevat Memduh
tatlı tatlı gülüyordu.
-İstanbul radyosunun faaliyete geçişini bir idealin tahakkuku diye
vasıflandırabiliriz.
Demekle iktifa etti. Milli ve denizaşırı radyo postalarımızın günden
güne çoğalacağını ve memleket radyo ihtiyaçlarını gereği gibi karşılayacağını
müjdeleyen Ahmet Şükrü Esmer’in ifadesinden çıkardığımız mana şudur: İlmin ve
kültürün merkezi olan İstanbul, bu
mütevazı radyo istasyonu sayesinde Türkiye’nin ağzı ve dili vazifesini
görecektir. Sanatkâr davetlilerin yakından dinlediğim akademik münakaşaları da
bu esasta birleşiyordu.
Mutat merasimden sonra radyo binasını gezmek için çırpınanlardan çoğu
arzularını tatmin edemediler. Yan yana sıralanan birçok boş odalardan ve loş
koridorlardan taşan meraklılar kendilerine yol gösterecek birini bulmaya
çalışıyorlardı. Ben de dar koridorlarda kaybolanlarla birlikte binayı dolaştım.
Kapıların kenarlarına asılan ‘Susunuz’, ‘Bekleyiniz’ yazılı levhalar, bizi
yolumuzdan alıkoyamadı. En çapraşık bir ilmin alemdarı Fizikçi Salih Murat bile
işin içinden çıkamadı. Yanında kendisini
selamete kavuşturacak yolu arayan Mahmut Moralı, bilmem ‘Bebek’ piyesinde
elindeki bebeğe baba bulmakta bu kadar güçlük çekmiş midir?
Davetliler tecrübe neşriyatından ciddi neşriyata atlayan İstanbul
Radyosundan sevinç içerisinde ayrılırken, ses ve saz sanatkârları 9.15’te icra
edilecek Hicazkâr faslının provasını yapıyorlardı. Biz de radyomuzun tecrübe
yayınlarında milli musikiye üvey evlat muamelesini reva görmeyen radyonun faal
müdürü Hasan Refik Ertuğ ve arkadaşlarına, bundan sonra da çalışmalarında
İstanbulluları memnun edecek başarılar dileyerek radyo evinden ayrıldık.
Saat 19.00’da yayın İstiklal Marşı ile açılır. Selahattin Küçük resmi
açılışın ilk spikeridir. Açılışı, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Ankara’da plağa
kaydedilmiş konuşması izler;
Aziz vatandaşlarım,
Memleket radyo tesislerine yüksek takatte ikinci bir millî postanın
katılmış olduğunu sizlere söylemekle büyük bir haz duyuyorum. 1938 yılından
beri çalışan Ankara Radyosunun yanında bugünden itibaren İstanbul radyosu da
yer almış bulunuyor. Bu artışın verimli neticesini, yurt içinde ve vatandaş
hizmetine yönelecek radyo yayımlarımızın zenginleşmesinde görmekle iftihar
edeceğiz.
Radyo dalgaları ile sesi en uzak bölgelere ulaştırabilme imkânının,
millî ve insani ideallerin gerçekleşmesinde oynadığı rol büyüktür. Haberleşme
hürriyetini sağlama yolunda atılan adımlara en başta radyo yardımcı olacağı
gibi fikir alanındaki gelişmelerde de radyonun büyük hizmeti olacaktır. Bütün
medeni memleketleri göz önüne alarak, verici radyo postaları ile, alıcı radyo
cihazlarının yurdumuzda da çoğalmasını gerçekleştirecek her teşebbüs millî
radyo hizmetlerimizi memlekete daha verimli kılacaktır. Onun içindir ki,
vatanımızın çeşitli bölgelerinde yeniden radyo postaları kurulmasını ve günün
bu en medeni ifade vasıtasından gereği gibi faydalanılmasını temenni ederken,
fikir ve teknik dünyamıza yeni doğan İstanbul radyosuna başarılar dilerim.
Ardından Ahmet Şükrü Esmer bir konuşma yapar ve Radyoevi programına
başlar… Safiya Ayla bu unutulmaz gecenin yıldızıdır. Ankara haberlerinin
ardından ‘Radyo Senfoni Orkestrası’ canlı olarak gelir mirofona… Şef, Cemal
Reşit Rey… Fasıldan varyeteye İstanbul’un bütün sesleri artık resmen
yayındadır.
20 Kasım Cumhuriyet Gazetesi
Radyoevinin açılışının ertesi günü Cumhuriyet gazetesinde Nadir
Nadi’nin ‘İkinci Ses’ başlıklı yazısı yayınlanır. Nadir Nadi’ni yazısı aynı
nedenle aynı günde yayınlanan diğer yazılar gibi coşkulu değildir. Daha çok
ihtiyatlıdır. Nadi, yazısına İstanbul Radyosunun da Ankara Radyosu gibi
milletlerarası propaganda savaşından uzak durması gerektiğini vurgulayarak
başlar. Türkiye’deki radyo alıcılarının sayısının yetersizliğinden söz eder. Radyonun
halkı eğitmede ne denli önemli olduğunun altını çizer. Son olarak da radyoların
devrim prensiplerine sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda olduklarını vurgulayarak
bitirir. Nadir Nadi’nin yazısının başlığı ‘İkinci Ses’tir. Fakat Nadi’nin kast
ettiği ikinci ses yeni bir ses değildir. Hatta bu yazı İstanbul Radyosu’na
farklı bir ses, hatta çatlak bir ses olmaması için yapılan bir uyarı
niteliğindedir.
20 Kasım Cumhuriyet Gazetesi
Artık İstanbul Radyosu yani Radyoevi resmen vardır. Aslında
Radyoevi’nin tarihi ve hikâyesi tam da burada başlar… Bütün bu
anlattıklarımızın üzerinden altmış yıl geçti. Bu altmış yılda Türkiye
Cumhuriyeti Tarihinde olup biten her şey, Radyoevi’nin de tarihini
şekillendirdi. İktidarlar değişti, yönetim kadroları değişti, insanlar değişti.
Kan anonsları da yayınlandı bu mikrofonlardan, vatan cephesine katılanların
listesi de okundu. Fakat darbelerde de ihtilâllerde de yöneticiler hep
apoletliydi. Fakat Alman etkisinde yapılmış bu koca görkemli bina, nedense hep
Radyoeviydi. Sanatın, sporun, kültürün, sanat müziğinin, halk müziğinin, batı
müziğinin, pop müziğin, cazın, hele tiyatronun hep eviydi, yuvasıydı… Hala da
öyle…
Radyoevi
Ben bu hikâyenin son on bir yılına şahit oldum. Tabii ki yaşamadığımız
dönemleri arşivlerde kütüphanelerde araştırıyoruz, öğrenebiliyoruz. Ama insan
olarak hepimiz yaşadıklarımızı hatırlıyoruz. Bir gün Radyoevinin tam ve
tamamlanmış tarihi yazıldığında, bu evde benim yaşadığım döneme dair şöyle
başlıklar da olur belki… Özel Radyolar ve Türkiye Radyoları… TRT FM Serüveni…17
Ağustos 1999: Büyük Marmara Depremi…
Kapısında askerlerin beklediği günlerden, özel güvenlikli turnikeli
günlere… Türkiye’de Radyo Yayıncılığının 80. Yılı… Dar banttan Dijitale…
Ustalarımız, yitirdiklerimiz… Altından Metro geçen Radyoevi… Radyoevini satın
alıp otel yapmaya niyetlenenler ve Radyoevi sakinlerinin direniş eylemi… Tarihi
Radyoevi’nin tadilatları… Yeniden yapılanma süreciyle Radyoevinin adının
İstanbul Müdürlüğü olma ihtimali… Sonunda Radyoevinin tam karşısındaki otobüs
durağına ‘İstanbul Radyosu Durağı’ adının verilmesi… En azından bu sonuncusu
bile bir şey değil mi?
Radyo evinin yazıları iyi toplamışsınız bir araya emeğe teşekkürler..
YanıtlaSilfilm