ADAMIN BİRİ…
Aiolos'un oğlu Sisyphos’un
hikâyesini bilirsiniz… Hani Asopos'a, kızı Aigina'nın Zeus tarafından
kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus'u ele veren Sisyphos… Ölüler Ülkesine
götürülen ama kaderine katlanmak istemeyen Sisyphos… Sonsuza dek sürecek bir
ceza verilir sonra Sisyphos’a… Büyük bir kayayı yuvarlayarak yüksek bir tepenin
zirvesine çıkartmak… Fakat bin bir çabayla zirveye her çıkarttığında o kaya
tekrar aşağı yuvarlanacaktır. Sisyphos da her seferinde yine kayayı “sonunda
aşağı yuvarlanacağını bile bile” zirveye
taşıyacaktır…
Albert Camus (1913–1960) 1942'de “Sisyphos
Söyleni” ( Le Mythe de Sisyphe) adlı bir deneme kitabı yayınlar. Kitapta bireyin bir yaşama nedeni
bulunmadığını keşfedişiyle, her türlü günlük çalışma ve acının içinde
kökleştirdiği uyumsuzluk duygusuyla, yaşamın gülünçlüğünün bilincine varmasıyla
birlikte, gerçekten ciddi tek felsefi sorunun intihar olduğu vurgulanır.
Yani Albert Camus’ye göre günümüz
insanı Sisyphos gibidir biraz… Hayatlarımız, amaçlarımız, plan ve projelerimiz,
gelecek tasavvurlarımız bu ölümlü dünyada birer saçmalıktan ibarettir.
Kısaca; “Hepimiz Sisyphos’uz, hepimiz
Absürdüz…”
Ben günümüz gerçekliğinin absürde
tekabül ettiğine inananlardanım. Gündelik yaşam pratiğine ait bütün “büyük”
çabalarımızın sonuçta saçma olduğunu düşünürüm. Bununla birlikte bazen hayatta
öyle şeylerle karşılaşılır ki insan bildikleriyle açıklayamaz olup biteni…
Hindistan’da adamın biri tıpkı Sisyphos gibi
anlamsız bir işe girişmiş, bundan tam otuz yıl önce…
Belki de dünya böyle adam gibi adamlar sayesinde hala dönmeye
devam ediyor. Gazetelerde küçük bir haberle adı ve yaptıkları anıldı… Haberi
okuyanların aklında şöyle bir cümle kaldı; “Adamın
biri otuz yıl boyunca her gün bir fidan dikerek koskoca bir orman oluşturmuş…”
Bundan tam otuz yıl önce
Hindistan’da bir sel felaketi yaşanıyor. O felaketi yaşayan insanlar arasında
17 yaşında bir delikanlı da var. Adı Payeng… Payeng, sel suları çekildikten
sonra üzerinde ağaç olmayan yerlerde hayatın tamamen son bulduğunu görüyor. Ve
o yaşında kendi hayatının gerçek anlamının ne olduğunu fark ediyor. Bitkiler ve
ağaçlar yoksa bu dünya üzerinde hayat olamaz. Payeng’in 17 yaşında kendi
gözleriyle gördüğü bu gerçeği hepimiz biliyoruz aslında. Ama Payeng bizlerden
farklı. O, kendi gözleriyle gördüğü bu gerçekten ders alıyor ve hayatını
gerçekten de ulvi bir amaca adıyor. Her gün bir fidan ekerek başlıyor önce işe…
Onu görenler alay ediyor önce… Git
diyorlar, adam gibi bir iş bul kendine… Ama Payeng pes etmiyor… Kimseye kulak
asmıyor. Her gün tek tek ağaç dikiyor. O ağaçları kendi elleriyle suluyor.
Toprağı canlandırmak için uzaklardan kırmızı karıncalar getiriyor. Sonunda tam
otuz yıl içinde bütün canlılarıyla birlikte yaşayan 1.360 dönümlük bir orman
oluşuyor.
Jadav Molai Payeng şimdi 47
yaşında… Onun hayatını okuyunca yeni bir şey öğreniyoruz biz de. Demek ki bir
insan ömrü o kadar da kısa bir süre değil.
“Sisyphos Söyleni”ne inat bir “Payeng
Söyleni” yazılıyor demek ki Hindistan’da…
Yazılsın...
(Bu arada merak edenler Payeng'in sayfasını da ziyaret edebilir.)
Yazılsın...
(Bu arada merak edenler Payeng'in sayfasını da ziyaret edebilir.)
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil