Michale Boganim'in
Çernobil felaketi üzerine kurulu filmi Unutulan Topraklar Türkiye'de daha da
anlamlı hale geliyor. Bu topraklarda yaşayanlar televizyonda radyasyonlu
olmadığını kanıtlamak için çay içen bakanı hâlâ hatırlıyor.
26 Nisan 1986 tarihinde Karadeniz komşumuz Ukrayna'da
meydana gelen Çernobil reaktör kazası 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası
olarak bilinir. Aradan geçen tam 26 seneye rağmen bölgedeki insanları
etkilemeye devam eden felaketin izleri İstanbul Film Festivali'nde gösterilen
Unutulan Topraklar adlı filmde etkili bir dil kullanılarak aktarılmış.
Türkiye'nin Akkuyu, Sinop ve İğneada'sında yapılması
öngörülen nükleer santral tartışmaları sürerken zamanın sanayi ve ticaret
bakanının halkı uyutma güdüsüyle, radyasyonlu çayı zararsızlığını kanıtlamak
üzere televizyon ekranlarında yudumladığı sahne hafızalardan silinmedi.
Bu hafta ise dünya, kısa bir süre önce imzaladığı
anlaşmalara inat, Kuzey Kore'nin barışçıl amaçlara hizmet ettiğinden kuşku
duyulan uydusuyla meşguldu.
Unutulan Topraklar
O yıllarda Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Ukrayna'nın Kiev
ilindeki Çernobil Nükleer Güç Reaktörü'nün dördüncü ünitesinde iki mühendisin
bir deneyi sırasında meydana gelen komplikasyonlar sonucunda patlama
yaşanmıştı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği 31.
Uluslararası Film Festivali'ndeki Unutulan Topraklar'ın senaryosunda mevzubahis
deney "iki ahmağın reaktörün gücünü artırmaya yönelik bir çabası"
olarak yansıtılmış.
İşin acı tarafı da yaşanan felaketin güvenlik önlemleri
yüzünden bölge halkına üç gün sonra duyurulmasıydı. Örneğin güzel Anya çalgıcıların
ortalığı şenlendirdiği düğününde mikrofonla şarkı söylerken hayatının en mutlu
anını yaşamaktadır adeta; nehir kıyısındaki salaş düğün salonunda aniden
beliren bazı üniformalılar olağanüstü bir durum yüzünden kocasını göreve
çağırırlar. Ukraynalı kadın kocasını bir daha göremeyeceğini çok geç
anlayacaktır. Biraz sonra radyoaktif yağmur düğün pastasının beyaz kremasıyla
şekerden mamul pembe çiçeklerinin üzerini karartır.
Bölgelerinde nükleer bir santral olması kendilerine bir
ayrıcalık ve iş imkânı olarak pazarlanan halk başına geleceklerden habersizdir.
Felaketin bilimsel ayrıntılarının farkında olan bir mühendis, radyasyon ölçüm
aletinin evin içinde bile yüksek değerleri işaret etmesiyle ailesini apar topar
uzaklara gönderir, ama kimseye bilgi veremez. Vaziyetin ciddiyeti yetkililerce
malum olmasına rağmen halka haber verme yasağı uzadıkça mühendis çıldırarak
pazarda insanlara şemsiye dağıtmaya başlar.
Mühendis ile ailesi yıllarca birbirinden habersiz yaşayacak,
bu ayrılığın faturası ağır olacaktır. İsrail doğumlu kadın yönetmen Michale
Boganim o anda yaşananlardan başlayarak felaketin bölge insanları üzerindeki
etkilerinin zaman içinde nasıl evrildiğine özellikle eğiliyor.
29 Nisan'da çoğunluğu model şehir Pripyat'tan olmak üzere 50
bin kişi, yanlarına herhangi bir şey alma yasağıyla bölgeden göç etmek zorunda
bırakılmış (64'te kovulan Rumlar şanslıymış meğer!), bazıları için hiç
bitmeyecek sürgün başlamıştır.
Toprağından ayrılamayanlar ise bölgeye hâkim lanetin
izlerini üzerlerinden asla atamayacaklardır. Örneğin Anya'yı kimsenin izinsiz
giremeyeceği hayalet şehir Pripyat'ta nükleer felaket meraklısı turistlere
rehberlik yaparken görürüz. Aradan geçen uzun yıllara rağmen şefkatli kocasını
unutamadığından yakışıklı bir Fransız'dan gelen gayet çekici tekliflere evet
diyemez, içine düştüğü kısır döngüyü kıramaz, melankolisinin esiri olmuştur.
Özellikle dünyaya dağılmış Odessa'lı Yahudilerle ilgili
belgeseliyle dikkat çeken ve çeşitli festivallerde ödüllendirilen Fransız
ekolünden genç sinemacı Boganim hem başkahramanımızın ruh halini vermekte hem
de terkedilmiş bir şehrin kasvetini yansıtmakta fazlasıyla başarılı. Quantum of
solace, Max Payne ve Hitman gibi büyük bütçeli aksiyon filmlerinde de rol almış
olan Olga Kurylenko'nun canlandırdığı Anya saçları dökülen bir ruha
dönüşmüştür, tıpkı "buraları bize sahipsiz dendi" düsturuyla sökün
eden çakalların istilasına uğrayan bölge gibi. Kimseye ait olmayan yer olarak
ünlenen Çernobil ve çevresine ta Tacikistan'dan gelenler boş gördükleri evlere
girmeye başlarlar.
* Unutulan Topraklar (La terre outragée, Fr.; Land of
Oblivion, İng.), Michale Boganim, 2011
okurken tüylerim diken diken oldu resmen.. fnç
YanıtlaSilmarsilya da bir film festivalinde kısa versiyonu gösterilen "gündöndü" belgesel filmini izlemenizi öneririm. tabi bulabilirseniz. ülkemizde gösterilmiyor ve öylece de unutturulacak bence.. nükleer santrallerle ilgili değil ama korkunç boyutlardaki çevre kirliliğini anlatıyor. fnç
YanıtlaSil