18 Nisan 2012 Çarşamba

Sisyphos Söyleni'ne inat bir “Payeng Söyleni”


ADAMIN BİRİ…


Aiolos'un oğlu Sisyphos’un hikâyesini bilirsiniz… Hani Asopos'a, kızı Aigina'nın Zeus tarafından kaçırılmış olduğunu söyleyerek Zeus'u ele veren Sisyphos… Ölüler Ülkesine götürülen ama kaderine katlanmak istemeyen Sisyphos… Sonsuza dek sürecek bir ceza verilir sonra Sisyphos’a… Büyük bir kayayı yuvarlayarak yüksek bir tepenin zirvesine çıkartmak… Fakat bin bir çabayla zirveye her çıkarttığında o kaya tekrar aşağı yuvarlanacaktır. Sisyphos da her seferinde yine kayayı “sonunda aşağı yuvarlanacağını bile bile”  zirveye taşıyacaktır…

Albert Camus (1913–1960) 1942'de  “Sisyphos Söyleni” ( Le Mythe de Sisyphe) adlı bir deneme kitabı yayınlar. Kitapta bireyin bir yaşama nedeni bulunmadığını keşfedişiyle, her türlü günlük çalışma ve acının içinde kökleştirdiği uyumsuzluk duygusuyla, yaşamın gülünçlüğünün bilincine varmasıyla birlikte, gerçekten ciddi tek felsefi sorunun intihar olduğu vurgulanır.
Yani Albert Camus’ye göre günümüz insanı Sisyphos gibidir biraz… Hayatlarımız, amaçlarımız, plan ve projelerimiz, gelecek tasavvurlarımız bu ölümlü dünyada birer saçmalıktan ibarettir.

Kısaca; “Hepimiz Sisyphos’uz, hepimiz Absürdüz…”


Ben günümüz gerçekliğinin absürde tekabül ettiğine inananlardanım. Gündelik yaşam pratiğine ait bütün “büyük” çabalarımızın sonuçta saçma olduğunu düşünürüm. Bununla birlikte bazen hayatta öyle şeylerle karşılaşılır ki insan bildikleriyle açıklayamaz olup biteni…

 Hindistan’da adamın biri tıpkı Sisyphos gibi anlamsız bir işe girişmiş, bundan tam otuz yıl önce…

Belki de dünya böyle adam gibi adamlar sayesinde hala dönmeye devam ediyor. Gazetelerde küçük bir haberle adı ve yaptıkları anıldı… Haberi okuyanların aklında şöyle bir cümle kaldı; “Adamın biri otuz yıl boyunca her gün bir fidan dikerek koskoca bir orman oluşturmuş…”

Bundan tam otuz yıl önce Hindistan’da bir sel felaketi yaşanıyor. O felaketi yaşayan insanlar arasında 17 yaşında bir delikanlı da var. Adı Payeng… Payeng, sel suları çekildikten sonra üzerinde ağaç olmayan yerlerde hayatın tamamen son bulduğunu görüyor. Ve o yaşında kendi hayatının gerçek anlamının ne olduğunu fark ediyor. Bitkiler ve ağaçlar yoksa bu dünya üzerinde hayat olamaz. Payeng’in 17 yaşında kendi gözleriyle gördüğü bu gerçeği hepimiz biliyoruz aslında. Ama Payeng bizlerden farklı. O, kendi gözleriyle gördüğü bu gerçekten ders alıyor ve hayatını gerçekten de ulvi bir amaca adıyor. Her gün bir fidan ekerek başlıyor önce işe… Onu görenler alay ediyor önce…  Git diyorlar, adam gibi bir iş bul kendine… Ama Payeng pes etmiyor… Kimseye kulak asmıyor. Her gün tek tek ağaç dikiyor. O ağaçları kendi elleriyle suluyor. Toprağı canlandırmak için uzaklardan kırmızı karıncalar getiriyor. Sonunda tam otuz yıl içinde bütün canlılarıyla birlikte yaşayan 1.360 dönümlük bir orman oluşuyor.
Jadav Molai Payeng şimdi 47 yaşında… Onun hayatını okuyunca yeni bir şey öğreniyoruz biz de. Demek ki bir insan ömrü o kadar da kısa bir süre değil.

“Sisyphos Söyleni”ne inat bir “Payeng Söyleni” yazılıyor demek ki Hindistan’da…
Yazılsın...

(Bu arada merak edenler Payeng'in sayfasını da ziyaret edebilir.)

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...