Aman Ormancı, Canım Ormancı |
Radyo Kulübü’nde kimi günler sevgili dinleyicilerimiz türkü dinlemek
isterler. Biz de arka arkaya birbirinden güzel türküler çalarız. “Ormancı Türküsü” de çok istek alan
türkülerden biri… Ben de çok severim. Hele Müzeyyen Senar’ın yorumuyla oldu mu
bayılırım. Türkü dramatik bir hikâye anlatır. Bütün türküler gibi gerçekten
yaşanan acı bir olay üzerine “yakılmış”… Doğru ya, türkü bestelenmez, yakılır. Değirmenci
Tahir Usta yakmış Ormancı Türküsünü…Temmuz 1946'da Muğla'nın Gevenes (Çaybükü)
köyündeki Belen Kahvesinde yaşanmış olaylar.
Gevenes köyünde bir ağa çocuğu varmış; Mustafa Şahbudak… Onun en yakın arkadaşı da köyün muhtarı Tevfik
Cezayir. Bu iki arkadaş her akşam köy kahvesinde oturup dama oynarlarmış. 1946
yılının bir Temmuz gününde, Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik Cezayir, yine dama
tahtasının başına oturmuşlar. İki arkadaş dama oynarken, Orman Memuru Mehmet İn, ( nam-ı diğer 'Sarı
Memet') sarhoş bir halde kahveye gelmiş. O zamanlarda her türlü evrak Yatağan'a
köy bekçisi tarafından götürülmekteymiş. Ormancı, bir gün önce komşu köyde
çıkan yangının evrakının ilçeye götürülmesi için bekçiyi muhtardan ister. O
günlerde 1946 seçimlerinin evrakı da Yatağan'a gönderilecektir. Muhtar seçim
evrakının daha acil olduğunu söyleyip bekçiyi Ormancı’ya vermez. Ormancı ile
Muhtar arasında tartışırlar. Muhtar son sözünü söyler ve oyuna devam eder. Ormancı
dama masasını devirir. Mustafa Şahbudak da ormancıyı tokatlar. Ormancı Mehmet,
kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudak'ı kolundan yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak
ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder.
Muhtar, ormancının ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat Mustafa
tetiği çoktan çekmiştir ve kurşun muhtar Tevfik Cezayir'e isabet eder.
Ormancı Mehmet İn, kaçar. Mustafa, bir el daha ateş eder. Ama
Tevfik kanlar içindedir. Tevfik'i, tahta bir salla 23 kilometre
uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesi'ne götürürler. Tevfik, çok kan
kaybetmektedir. Tevfik, Mustafa'yı yanına çağırarak, 'Ben ölüyorum, hakkını
helal et' dedikten sonra can verir. Mustafa, en yakın arkadaşını öldürdüğü için
teslim olur, 4 yıl ceza alır. Cezaevindeyken her gece Tevfik rüyasına girer.
Ancak ormancıya kini gittikçe artar. Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını
anlayan Mehmet İn ise, tayinini ister, Kavaklıdere Orman Müdürlüğü'ne atanır. Emekliliğinden
sonra oraya yerleşir. Doksanlı yılların başında da ölür. Mustafa Şahbudak da,
cezaevinden çıktıktan sonra, Muğla'ya yerleşir. Muhtar'ın eşi Pembe, bu acıya
dayanamayıp birkaç yıl sonra akli dengesini yitirir.
Mustafa'nın anne tarafından akrabası olan Değirmenci Pisili
Tahir Usta Gevenes Köyü'nde yaşanan bu acı olayın türküsünü yakar. Mustafa
Şahbudak da 28 Mart 2005 tarihinde 83 yaşında ölür.
' Çıktım Belen Kahvesi'ne baktım ovaya, baktım ovaya,
Bay Mustafa çağırdı, dama oynamaya,
Ormancı da gelir
gelmez, yıkar masayı, yıkar masayı,
Söz dinlemez ormancı, çekmiş kafayı.
Aman ormancı, canım
ormancı Köyümüze bıraktın yoktan bir acı.
Köyümüzün ortasında,
değirmen döner, değirmen döner,
Değirmenin suları, dağından iner,
Ormancıya atılan kurşun, Tevfik'e döner, Tevfik'e döner,
Tevfik'in feryatları, yürekler deler.
Aman ormancı, canım
ormancı Köyümüze bıraktın yoktan bir acı.
Köyümüzün suları da
hoştur içmeye, hoştur içmeye,
Üstünde köprüsü var, gelip geçmeye,
Tevfik'imi vurdular, hiç mi hiç yere, hiç mi hiç yere,
Yazık ettin ormancı, köyün iki gencine.
Aman ormancı, canım ormancı Köyümüze bıraktın yoktan bir acı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder