Bugün 27 Mart… Dünya Tiyatro
Günü… Artık öyle bir hale geldik ki tiyatro sözcüğü gündelik konuşmalarda yeni
ve çirkin bir anlam kazandı. Biri yalan söylediğinde, iki yüzlülük yaptığında,
karşısındakini dolandırmak, kandırmak için çirkin ayak oyunlarına başvurduğunda
kullanılır oldu bu sözcük. Sıraladığımız bütün bu olumsuz nitelikleri
bünyesinde barındıranlara şöyle diyor artık çoğu kişi;
Sanki sözcüğün manasını bilir
gibi daha da ileri gidenler de var. Onlar da şöyle diyor benzer durumlarda;
“Bana tuluat yapma!”
Tiyatro anlamına da gelir bu
sözcük doğaçlama anlamına da... Bana göre sahne sanatlarının en üst mertebesidir.
Peki, insanların tiyatroyu itibarsızlaştırıp
bu sözcüğü böylesi bir anlamda kullanmasının sebebi ne olabilir
sizce? Bence insanlar gerçek tiyatronun ne olduğunu bilmiyorlar ve tiyatro adı
altında yapılan kimi kepazeliklerden yola çıkarak bu sanatı böyle yalan dolan
bir şey zannediyorlar.
Bu yüzden ben bu akşam size
geleneksel tiyatromuzun en önemli türü olan meddahtan söz edeceğim biraz…
Meddah sözcüğü methetmekten gelir… Hatta Şair Dertli’nin bir türküsü var;
“Medhine meddah olalım
Hüsrev-i
huban güzele
Vasfına
sözler bulalım
Dinleye
yaran güzele…”
Bu methetmek aslında onun
ağzından dinlenen her şeyin dinleyene başka bir güzellikte geldiğini vurgular… Bütün
söz sanatlarının en üst mertebesi meddahlıktır. Tuluat sanatının üstadı Meddah’tır...
Elinde asası, boynunda mendiliyle, öyküler anlatan,
yansılayan üstatlar...
Asasını üç kere yere vurur Meddah ve söze şöyle başlar; ‘
Hak, dostum hak...” Sonra da bin bir kimliğe girer, bin bir yere götürür
dinleyenlerini... Hikâyesini anlattığı süre içinde “açık göze düş gördürür…” Sözünü
de şöyle bağlar,
“ Sürç-ü lisan
ettiysem affola...”
Sürç-ü lisan yani dil sürçmesi ne
kadar da önemlidir aslında... Günümüzde de öyküler anlatan, insanları güldüren
ve bu yolla büyük şöhret kazanan kişiler var... Onların da kimi zaman sürçüyor
dilleri... Hele bazılarının ağızlarını açtıkları an başlayan ve kapadıkları an
tamamlanan zaman zarfına koca bir dil sürçmesi demek bile olası... Ancak meddah
gibi af dileyerek sonlandırdıkları söylenemez sözü...
Dün, sözünü ettiğimiz halk
sanatçıları insanları, hünerle, yetenekle sanatın bütün güzellikleriyle
güldürme yolunu seçmişlerdi... Bugünse mizah diye karşılaştığımız kimi
gösterilerde, değerlerin mizaha malzeme edildiğini görüyoruz... Bu yapılan pek
de zor olmasa gerek...
Tabii ki öyle söz ustaları var ki
günümüzde, hani “ Konuşunca ağzından bal damlıyor...” derler ya, bu deyim bile
yetersiz kalır, onların dilinden en bilindik öykü bile dinlenirken
hissettiklerimizi dile getirmeye...
Peki, neden onların büyüklüğü ve ustalığı tartışılmaz hiçbir
ortamda ve hiçbir zaman... Bütün yeteneklerinden ve özelliklerinden önce
izleyicilerine ve dinleyicilerine olan saygılarıdır herhalde bunun nedeni...
Efendim Meddah'ın elinde asası,
boynunda da mendili olduğunu söylemiştik... Peki, ne anlamı vardır bu iki
eşyanın? Tabii ki dekor olur, kostüm olur onlar; anlatılarını yansılayan
ustaların ellerinde... Başka anlamları daha vardır bu iki eşyanın... Bu iki
eşyayla aslında şöyle der seyircilerine Meddah;
Eğer sürç-ü lisan
ettiysem, bu sopayla dövün beni, hak etmişimdir...
Çok ileri gittiysem
söylediklerimde, bu mendille asın beni, müstahaktır...”
Sürç-ü lisan ettiysek, affola...
BELGİN BALKIZ:Ben tiyatro yapanları ikiye ayırıyorum Kıvanç Bey.1-tiyatrocu 2-tiyatro sanatcısı.İlkinde tiyatro yapan belden aşağı espriler yapar,argo kelimeler kullanır,seyirciden özür dilemeyi bırakın hakaret eder ve ne yazık izleyenler bu bayağılığı alkışlar.Diğeri ise tiyatronun bir sanat olduğu sorumluluğuyla, güldürürken düşündüren,düşündürürken mesaj veren dilimizi bozmadan düzeyli,kaliteli oyunuyla bizleri büyüler yıllar geçse de aradan o oyunların etkisi gitmez hafızalardan.İşte benim hafızamdan bunca yıl silinmemiş bu değerli tiyatro sanatçılarımızın Dünya Tiyatro Gününü bu vesileyle kutlar,onlara hak ettikleri değeri toplum olarak biz vermediğimiz için özür dilerim.Sevgiler...
YanıtlaSil