Dramafon Dersleri- 1
TÜRKİYE RADYO OYUNU
TARİHİNE GİRİŞ
Türkiye’de radyo oyunu tarihini anlatmaya başlarken kısaca radyonun
ülkemizdeki gelişim çizgisinden söz etmekte yarar var. Orta doğuda ilk düzenli
radyo yayını, Londra’dan yalnızca üç yıl sonra Türkiye’de 1925’te başlamıştır.
Bir fikir oluşturması açısından örnek vermek gerekirse orta doğunun en önemli
ülkelerinden biri olan Mısır’da radyo yayınlarının başlangıç tarihi 1934’tür.
Türkiye’de radyo yayıncılığı alanındaki ilk çalışmalar 1923 yılında ülkemizde
mesleki eğitimin gelişiminde büyük bir paya sahip olan Muallim Rüştü Uzel’in
telsiz telefon denemeleridir. Fransız işgal kuvvetleri komutanı General
Charpie’nin, İstanbul’dan ayrılırken geride bıraktığı telsiz telefonla
İstanbul’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun kimya öğretmeni Rüştü Uzel,
öğrencileriyle birlikte 19 Mart 1923 tarihinde Yüksek Öğretmen Okulu’nun bodrum
katında deneme yayını gerçekleştirir. 20
Mart 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr Gazetesi bu yayına yer veren elimizdeki en
önemli kaynaktır.
1925 yılında “Telsiz Tesisi Hakkında Kanun” adıyla bir yasa çıkarılır
ve bir telsiz şebekesi kurulması planlanır. Bu amaçla, bir ihale açılır ve bir
Fransız şirketi, telsiz şebekesi kurma işini üstlenir. Ankara ve İstanbul’da,
1925 yılında yapımına başlanan ve 1927 yılında hizmete sokulan telsiz telgraf
vericileriyle dünyadaki önemli merkezlerle bağlantı kurulur. Bu vericilere,
telsiz telefon yayını yapabilecek donanımların eklenerek, radyo yayını
yapılacak teknik alt yapı da hazırlanmıştır.
Türkiye’de radyonun kuruluş çalışmaları, 1926 yılında başlar. İleri
Gazetesi’nin sahibi Sedat Nuri İleri ve İkinci Abdülhamit döneminde evden eve
telgraf hattı kuran amatör radyocu Hayreddin Hayreden öncülüğünde bu proje
oluşur. 1926’da tüm dünyadaki radyo istasyonlarının toplam verici güçleri 116
KW’ tır. Ankara ve İstanbul’da kurulacak iki istasyonun verici güçleri 5 KW’
olarak belirlenir. Dünyadaki en güçlü vericiler olarak kurulacak istasyonların
Avrupa’nın her yerinden, dinlenebileceği öngörülerek, radyo yayınlarının
Türkçe, Fransızca ve Almanca dillerinden yapılması planlanır. Ankara ve
İstanbul’da kuruluş çalışmaları süren telsiz vericilerinin işletme hakkı 10
yıllığına, Sedat Nuri Bey’in önderliğinde, İş Bankası, Anadolu Ajansı, Falih
Rıfkı Atay ve Cemal Hüsnü Taray’ın ortaklaşa kurduğu Türk Telsiz Telefon Anonim
Şirketi’ne (TTTAŞ) verilir. Bu şirket böylece iki istasyonu “Posta-Telgraf-Telefon Genel Müdürlüğü - PTT”
ile birlikte işletecektir. Tüm hazırlıklar tamamlanır ve ilk yayın “Alo alo,
muhterem samiin… Burası İstanbul Telsiz Telefonu… 1200 metre tul-u mevç,
250 kilosaykıl… Bugünkü neşriyatımıza başlıyoruz.” anonsuyla başlar. Bu anons
bazı kaynaklara göre Eşref Şefik bazılarına göreyse Sadullah Gazi Evranosoğlu’
tarafından yapılmıştır.
1927’nin ilk aylarında deneme yayınları yapan İstanbul Telsizinin
vericisi o günkü adıyla Osmaniye olan Hasdal’da kurulur… İstanbul’da 5 KW’lık
vericinin yanındaki stüdyoda ilk radyo yayınları başlar. Daha sonra bu stüdyo
Sirkecideki Büyük Postanenin üst katına taşınır.
Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi Türkiye’deki radyoculuğun
temellerini İstanbul’da atmıştır… Aynı günlerde Ankara’da da bir telsiz
istasyonuna modülasyon cihazı yerleştirilir ve başkentte de radyo yayınları
için altyapı oluşturulur. Ülkemizdeki ilk resmi radyo yayınının tarihini TRT 6
Mayıs 1927 olarak kabul ediyor. Bu nedenle ilk resmi yayın tarihini ve o günün
yayın akışını net olarak bilemiyoruz. Amerikan kökenli bir belgede ilk yayın
tarihi 1 Mayıs 1927, İstanbul’da yayınlanan bazı gazetelere göreyse 4 ya da 5
Mayıs… Ama 26 Teşrinisani 1927 tarihli İstanbul Telsizinin neşriyat programına
şu biçimdedir;
19.00 Stüdyo musikisi heyetinden Şevki Efza Faslı
19.30 Esham ve tahvilat kambiyo ve nukut borsasının haberleri
19.40 Stüdyo musikisi heyetinden köçek havası
20.10 Monolog darülbedai sanatları Vasfi Rıza Bey tarafından
20.40 Nezahat Feride Hanım kemal Niyazi Bey kemençe Osman Bey piano
21.10 Sesli radyo gazetesi
21.20 Tegannni Matmazel Apostoldi tarafından
22.05 Rasat merkezi raporu Anadolu ajansı haberleri İstanbul saati
22.20 Orkestra ve kapanış
Radyoculuğumuzun ilk yıllarında yayın akışında daha çok müzik ağırlıklı
programlar vardır. Ve tabii bizim için en önemlisi Darülbedai sanatkârlarından
monologlar… Bu monologlar da ülkemizde Dramafon sanatının ilk örnekleri olarak
kabul edilebilir.
Radyolarımız 1927–1964 devresinin ilk on yılında Türk Telsiz-Telefon
şirketine bağlıdır. Yani 5 er kw.lık ilk iki radyomuz bu şirket tarafından
kurulmuştur. 1937 yılında radyo istasyonlarının işletmesi P.T.T.ye; 1940 da ise
Matbuat Umum Müdürlüğü’ne verilmiştir. Bu umum müdürlük 1943 yılında yeniden
örgütlenerek Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü adını alınca, Genel Müdürlük
yapısı içinde, Radyo İdaresi ile Radyo Fen Heyetine yer verilmiştir. 1963
yılında geçici olarak Turizm Tanıtma Bakanlığına bağlanan Türkiye Radyoları, 1
Mayıs 1964 yılında ise TRT kurumuna devredilmiştir.
Ülkemizde radyo yayın postalarının açıldığı dönemlerden başlayarak
radyo oyunlarına yer verilmiştir. 1926–1936 yılları arasında Ankara ve
İstanbul’daki Tiyatro topluluklarından yararlanılarak haftada bir, bazen de iki
kez yayınlanan radyo oyunları, radyo yayınlarının Başvekâlet Matbuat Umum
Müdürlüğüne bağlanmasından sonra düzenli bir şekle girmiş, Cuma ve Pazar
günleri saat 21.10’da yayınlanmaya başlanmıştır.
Bu dönemde( Matbuat Umum Müdürlüğü döneminde) radyoya gönderilecek
oyunları değerlendirmek üzere edebi, teknik ve fiyat takdir komisyonları
kurulmuştur. Oyun yazarı yetiştirmek amacıyla örmek metinler hazırlanıp
dağıtılmış, radyo oyunlarının tekniğiyle ilgili konuşmalar yapılmıştır. Bunun
sonucunda sekiz ay içinde 654 eser gönderildiğini, bunlardan 76’sının
yayınlanabilir nitelikte olduğunu, diğerlerinin teknik yanlışlıklarının
düzeltilmesi için yazarlarına geri gönderildiğini o günkü radyo dergilerinden
öğreniyoruz. Gene bu dönemde radyoya gönderilecek oyunlarla ilgili olarak
yazarlardan oyuncu sayısının kadınlarda 4 erkeklerde 6 kişiyi geçmeyecek
şekilde tespit etmeleri, sürenin de tam 25 veya 50 dakika olması istenmiştir.
Radyo oyunlarıyla ilgili ilk ciddi çalışmaların başlangıcı olarak
sayabileceğimiz bu dönemle ilgili bir başka özellik, yedi kişiden oluşan bir
oyuncu topluluğu ile altı kişilik bir stajyer kadrosunun kurulması ve bu
kadronun gerektiğinde dışarıdaki tiyatro oyuncularıyla desteklenmesidir.
Repertuarda birkaç başarılı uygulama dışında hep telif eserlere yer
verildiğini de o günün radyo dergilerinden öğreniyoruz. 1941 yılında yayınlanan radyo dergisinin 1.
sayısında " On haftadır verilen temsillerin hemen hepsi yurdun dört
köşesinden gönderilen bu işle içten ilgili genç kalemlerin eserleridir."
denilmekte, bu durumla övünülmektedir.
Radyo oyunu sanatının ülkemizde hemen hemen dünya ülkeleriyle eş
zamanlı başlamıştır. Ancak dünyadaki örneklerden farklı olarak ülkemizde sanat
ve edebiyat çevreleri radyo oyununu bağımsız bir tür olarak kabul etmeyi uzun
süre reddetmişlerdir. 1950’li yıllarda radyo oyunu ile ilgili akademik
çalışmaların başlamasına yönelik girişimler çeşitli nedenlerle başarısız olmuş,
bu nedenle de ülkemizde radyo oyunlarının kitaplaştırılması ve bu konu üzerinde
bilimsel çalışmalar yapılması gibi bir gelenek oluşamamıştır. Bu noktada radyo
program yapımcısı Beldan Kabalak’ın “Bir Lisans Tezi Nasıl reddedildi?” adlı
çalışmasından söz etmek gerek. TRT Ankara Radyosu Program yapımcılarından
Beldan Kabalak 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesinde Radyo Tiyatrosu konulu bir tez çalışmasına başlamıştır. Yazılı
hiçbir kaynağın bulunmadığı bu tür hakkında araştırmalar yapmış ancak bu
çalışması kürsü tarafından kabul edilmemiştir. Beldan Kabalak çalışmalarını ve
tezinin akıbetini kendi imkânlarıyla bir kitap olarak yayınlar.Bu çalışma
Türkiye’de akademik anlamda radyo oyunu üzerine yapılan ilk çalışma girişimidir.
O tarihten bugünü YÖK’e kayıtlı tezler tarandığında Prof.Dr. Özden Cankaya danışmanlığında Nigar
Pösteki‘nin hazırladığı 1998 tarihli Bir Program Biçimi Olarak Radyo Oyunu Ve
Tarihsel Gelişmesi başlıklı Yüksek Lisans tezi ve Y.Doç.Dr. Banıçiçek Kırzıoğlu danışmanlığında Hüseyin
Alacatlı ‘nın hazırladığı 1994 tarihli Behçet Necatigil'in radyo oyunları
-inceleme- başlıklı Yüksek Lisans tezi
ile karşılaşılmaktadır. Dünyanın farklı ülkelerinde radyo oyunu üzerine
kürsüler bulunduğu gerçeğini göz önüne alırsak, bu türün ülkemizde akademik
anlamdaki durumunu açıklamak için bu örneğin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de radyo tiyatrosu, TRT öncesi dönemlere uzanıyor. Özellikle
İstanbul Radyosu 1940’lı ve 50’li yıllarda ilk radyo tiyatrosu örneklerini
vermeye başladı ve bunu gitgide sistemleştirdi. Bununla birlikte elimizdeki en
eski kayıtlar Şehir Tiyatrolarında sahnelenen Lüküs Hayat Operet’inin taş plak
kayıtlarıdır. Baki Süha Ediboğlu, Ekrem
ve Cemal Reşit Rey kardeşler ilk mikrofona koyucular olarak. Bedia Muvahhit,
Afife Ediboğlu, Hadi Hün, Perihan Tedü, Kemal Tözem, Sami Ayanoğlu, Şaziye
Moralı, Vasfi Rıza Zobu, Ercüment Behzat Lav, Behzat Butak, Suavi Tedü ilk radyo tiyatrosu oyuncuları olarak
ünlendiler.
Türkiye’de Arkası Yarın’ların mikrofona taşınması radyo tiyatrosuna
göre epey gecikti. 1950’lerde önce çocuklar için arkası yarınlar üretildi.
Ancak büyüklerin de bu radyo dizilerini izlemeye başlaması üzerine “büyükler
için” arkası yarınlar üretilmeye başladı. Televizyonun olmadığı dönemlerde
Arkası Yarın’lar altın çağını yaşadı.
Türkiye Radyo Oyunu Tarihi üzerine yazılarımıza önümüzdeki günlerde de
devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder