Ahmet Hâşim |
AHMET HAŞİM
Sembolizmin öncülerinden olan
Ahmet Haşim, Bağdat'ta doğmuştur. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki
memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili görür. Aynı sebepten dil
olarak da sadece Arapçayı öğrenir. Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla
birlikte İstanbul'a gelir. 1897'de Galatasaray Sultanîsi'ne yatılı olarak
verilir. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girer. Bir taraftan
da Mekteb-i Hukuk'a devam eder. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914 – 1918)
sırasında Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı bulur. 1924'te Paris'e,
1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gider.
Çeşitli yerlerde memur olarak
çalışan Ahmet Hâşim, daha çok öğretmenlik yapmıştır. Sanâyi-i Nefise
Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye
Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam eder.
Hâşim'in sanat ve edebiyata
ilgisi Galatasaray Sultanîsi'nde başlar. Bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i
Aşkım" 1901'de "Mecmua-i Edebiyye"de yayınlandı. Bu dönemde
Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri
altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan
sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. 1905 –
1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi'r-i
Kamer" serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük
telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi. 1909'da kurulan Fecr-i Âtî'ye
girdi. "Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek"
prensibinden hareket eden Fecr-i Âtî grubunun yayın organı Servet-i Fünûn
dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn - Edebiyat-ı Cedide -
topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 1911'de yayınlanan Göl
Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Atî dağıldıktan
sonra siyasî ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir
anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.
Sizinle paylaştığım bu şiir Ahmet
Hâşim’in Piyâle adlı eserinde yer alır.
BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi... sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
(1921)
Ahmet Hâşim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder