10 Haziran 2012 Pazar

DEM…


DEM…


Dem, kan, zaman...


Bu yazı bu sayfadaki takipçilere ( hala herhangi bir takipçi kaldıysa…) yaptığım bir açıklama, verdiğim bir rapor olarak değerlendirilsin istiyorum.  Bir süredir günlük yazılara ara vermiştim. Bu planlanmış bir şey değildi. Gazetelerde olduğu gibi, “Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığı için yazısını yayınlayamıyoruz.” türünden bir şey yazsam mı diye de düşündüm, yazı yazmadığım günlerde… Fakat izinde ya da tatilde de değildim.



Aslında onlarca gece bilgisayarın başına oturdum bir şeyler yazmak için. Konu sıkıntısı filan da çekmek mümkün değildi. Hakkında yazılacak onlarca mühim konu geldi gündeme geçtiğimiz günlerde. Bütün bu konular üzerine söyleyecek, yazacak çok şey de gelmişti kalemimin ucuna, dilimin ucuna… Hatta onlarca sayfa yazdım, çoğunu sildim, bir bölümünü de yakın gelecekte geliştirmek niyetiyle saklıyorum. Bir başka deyişle bekliyorum.
Neler neler tartışılmadı ki şu geçtiğimiz bir, bir buçuk aylık zaman zarfında… “Muhafazakâr sanat”, “Tiyatroların özelleştirilmesi”, “ Memur maaş zamları” ,  “Havayolu işçileri”, “Kürtaj”… Gazeteleri, televizyonları takip eden herkes kendisine aynı şeyi soruyor olmalı; “Acaba gündem başka ülkelerde bu kadar hızlı değişir mi? ” Gündem her gün değişiyor gibi görünse de gündemi meşgul eden mevzular gündelik sıradan ayrıntılar değil. Hayatı, hayatımızı kökten etkileyecek şeyler hepsi de…
Gündem… Günlük yazılar yazan biri şu gündem dediğimiz şeyi yakından takip etmeli. Peki, nedir gündem? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre iki tanımı var gündemin. Biri; “Yaşanan günlük olaylar.” Diğeri ise, “Toplantılarda görüşülecek konuların bütünü.” Eski söylenişiyle, ruzname… Aslında ruzmane, olayların zaman sırasına göre yazılmış bulunduğu defter anlamına geliyor ama günümüzde gündem sözcüğüne yüklediğimiz anlama da sahip. Yani tam da bizim bugün blog dediğimiz şey… Blog sözcüğünün anlamlarına bakalım. Blog yazarı Peter Merholz,  blog sözcüğünü internette yayımlanan günce olarak tanımlamış 1999 yılında. Ogün bugündür de bu anlamda kullanılıyor sözcük. Gemi güncesi, seyir defteri, günce anlamlarına da geliyor blog.
Gündemin bizde olduğu gibi delice bir savruluşla belirlendiği bir yerde gündem üzerine yazılar yazmak pek akıl karı değil bence. Ama yaşananlar tartışılanlar öyle hayati şeyler ki an geliyor Fuzuli’nin şiiri çınlıyor insanın kulaklarında;

“ Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
  Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir. ”


Fakat bu durumda olan tek kişi ben değilim biliyorum. Benim de okuduğum takip ettiğim bloglar, blog yazarları var. Çoğunun son günlerde gündemi meşgul eden meseleler karşısındaki hali benimki gibi. “Sussam gönül râzı değil, söylesem kâr eylemez.” Demese de çoğu yazar bu kapıya çıkacak manalı suskunluklar içindeler.
Bununla birlikte ticaret erbabı köşe yazarları böylesi sıkıntılar çekmiyorlar nedense. Işık hızıyla değişen gündem onların yazılarında iki karşıt görüş çerçevesinde her gün rahatlıkla işleniyor.

Sözün özü; ben gündemin, gündemdeki mühim mevzuların demlenmesini beklemeyi tercih ediyorum. Birkaç gün içinde tüketiliveren hayati meselelerin zamanla bambaşka türlerde ürünlere ilham vereceğine inanıyorum çünkü… Üç gün tartışılan sonra unutulan bir mesele belki bir şiirin kalbini oluşturacak zamanı gelince. Bir başkası bir öykünün, bir oyunun, bir romanın belki de…
Bunun için de kendisini derinden etkileyen meselelerin demlenmesi beklemeli insan...
Çünkü “dem”,  hem “kan” demektir, hem “zaman”…

2 yorum:

  1. gerçekten can dostsunuz tekrar güzel bir yazı ile karşımızdasınız ve çok sevindik :) zaman tabikide önemli .yazdıklarınızdan durum anlaşılmıştır.şiirlerinizide sizin sesinizden duymayı isteriz :) can dost hoş geldin.F.E

    YanıtlaSil
  2. bu blog açık kaldığı sürece ben takibe devam edicem.. ama siz de biraz çabuk demlenin olur mu:)) fnç

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...